- Yazar: Admin
- 13-09-2022
Yükleniyor
Yükleniyor
Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakellaropoulou'nun 11-13 Eylül tarihlerini kapsayan On İki Ada turu devam ediyor. Aydınlık'tan Tevfik Kadan'ın haberine göre, ilk olarak 11 Eylül'de Doğu Ege'deki Herke (Halki) adasına giden Cumhurbaşkanı Sakellaropoulou, burada düzenlenen bir dini törenle yeni eğitim-öğretim yılının açılışını yaptı. Sakellaropoulou'ya “adanın fahri vatandaşı” unvanı verilirken, Yunan Cumhurbaşkanı da adanın 'savaşçı' karakterini övdü. “KIŞKIRTICI İFADELER” Sakellaropoulou, burada yaptığı konuşmada, “Halki, Helenizmin kalesidir.” ifadelerini kullandı. Daha sonra Rodos adasına geçen Yunan Cumhurbaşkanı, 1982'de Montego Körfezi'nde kabul edilen Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS)'nin 40. yıldönümü dolayısıyla düzenlenen 4. Uluslararası Hukuk ve Uluslararası Politika Sempozyumu'na katıldı. Sempozyum kapsamında doğrudan Türkiye'yi hedef alan çok sayıda sunum yapılırken, dikkat çeken bazı konu başlıkları şöyleydi: Ege ve Doğu Akdeniz'de Türk revizyonizmi ile uğraşmanın bir aracı olarak deniz hukukunun uygulanması. Ege adalarının egemenlik ve askersizleştirilmesi tartışması: Ayrımcı çelişkiler Yunanistan-Türkiye ilişkileri: Sıcak bir döneme mi yoksa krize mi gidiyor? Nikaragua-Kolombiya (2022) davasında Uluslararası Adalet Divanı'nın kararı ve Yunanistan için önemi. Yunanistan için daha az elverişli olan düzenlemelerin yorumlanması ve uygulanması. Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakellaropoulou, Rodos'taki konferansın ardından bugün ilk olarak Meis adasına (Kızılhisar) geçecek. Burada “Meis'in kurtuluşunun 79. yıldönümü” törenine katılacak Yunan Cumhurbaşkanı, daha sonra Fener adasına gidecek. Sakellaropoulou'nun bu ziyareti, diğerlerinden çok daha fazla kışkırtıcı mesaj taşıyor. KARAADA VE FENER ADASI YUNANİSTAN'A AİT DEĞİL Kaş'ın hemen karşısında bulunan Fener adası ile Karaada, Yunanistan'a hiçbir zaman devredilmedi. Meis ile Menteşe Adaları bölgesinde yer alan On İki Ada ve buna bağlı adacıklar, Lozan Barış Antlaşması’nda isimleri sayılarak İtalya’ya devredilmişti. Bölgede bulunan diğer iki müstakil ada olan Karaada ve Fener adası ise Lozan’da egemenlik devrine konu olmadı. 4 Ocak 1932 tarihinde Türk-İtalyan Sözleşmesi ile Karaada ve Fener adasının egemenliği İtalya’ya devredildi. İtalyanlar ise Türkiye’nin Lozan’da kendilerine devrettiği adaları 1947 Paris Barış Antlaşması’yla Yunanistan’ın egemenliğine bıraktı. Fakat bu devirde, 1932 tarihli Türk-İtalyan Sözleşmesi’ne herhangi bir atıf yapılmadı. Yani Meis’in yanındaki adalar, Paris Barış Antlaşması’nın akit devletleri içinde bulunmayan Türkiye’nin rızası dışında, Lozan’ın tek taraflı genişletilmesiyle, hukuksuzca devredildi. Ayrıca, Paris Barış Antlaşması’nda sözü edilen Meis’e bağlı “bitişik adacıkların” hangileri olduğu, ne antlaşma metninde ne de ekli haritalarında somut olarak belirtilmedi. Aslında Yunanistan bunun farkında olduğu için Paris görüşmeleri esnasında 4 Ocak 1932 Sözleşmesi ile geçerli hukuki nitelik taşımayan 28 Aralık 1932 Sözleşmesi'ne atıfta bulunulmasını ısrarla talep etti. Ancak Sovyetler Birliği; Türkiye’nin masada olmadığını ve 28 Aralık 1932 Sözleşmesinin hukuki geçerlilik kazanmadığını ifade ederek bu talepleri reddetti. MEİS İDDİALARI BOŞA DÜŞER Yunanistan, Kasım 1995'teki iskân uygulamasına Karaada ile Fener adasını da dâhil ederek bazı oldubittilerle bu adalarda fiili durum yaratmaya çalışıyor. Şu an Kaarada'nın 15, Fener adasının 9 kişilik nüfusu bulunuyor. Fakat Güney Çin Denizi'nde görülen Tahkim Davası, Yunanistan'ın iskan politikasının da geçersizliğini gösteriyor. Bu davada mahkeme, BMDHS'nin 121/3 maddesini yorumlayarak, tam etkili bir ada için “dış destek olmaksızın üzerinde insan oturmasına elverişli olma ve kendine has ekonomik bir yaşama sahip olma” şartlarını getirmiş. Aynı kararda adaların etkisi belirlenirken modernizasyondan önceki halin esas olacağı vurgulanmış. Yani Yunanistan'ın iskan ve tesisleşme politikalarının, adaların deniz alanları üzerinde bir etkisi bulunmadığı da kayda geçmiş. Türkiye'de deniz hukukçuları, Karaada ve Fener adası üzerindeki egemenlik iddiasının gündeme getirilmesi gerektiğinin önemle altını çiziyor. Çünkü bu iki adanın Türkiye'nin egemenliğinde kalması durumunda, Doğu Akdeniz'de Münhasır Ekonomik Bölge paylaşımında Meis'in herhangi bir etkisinin olabileceğini söylemenin hiçbir mantıklı hukuki izahı kalmayacak. Türkiye'nin bu adalar üzerindeki egemenlik iddiası, tüm bakımlardan Yunanistan'ınkinden çok daha güçlü. Uzmanlar, Fener Adası’nın, diğer 153 EGAYDAAK için de model olabieceğini değerlendiriyor. TÜRKİYE - YUNANİSTAN GERGİNLİĞİ Eylül ayı başında Samsun’da Teknofest’te konuşan Erdoğan, “Adaları işgal etmeniz falan bizi bağlamaz. Vakti saati geldiğinde gereğini yaparız. Hani diyoruz ya: Bir gece ansızın gelebiliriz” açıklamasında bulunmuştu. Erdoğan daha sonra Yunanistan'a yönelik "Bir gece ansızın gelebiliriz" sözlerine dair yaptığı açıklamada, "Yunanistan'ın son dönemde Türkiye'ye yönelik tutumu izah edilir gibi değil. Bir yanda Ege'de yaptıkları ihlaller var, bazıları NATO görevi icra eden uçaklarımıza yönelik tacizler var. Onların anlayacağı dil neyse biz parantez açarak o dille konuşuyoruz. Anlıyorum ki onlar da anlıyor" ifadelerini kullanmıştı. Türkiye, Yunanistan’ı Girit’te konuşlu Rus yapımı S-300 hava savunma sistemlerini kullanarak F-16 savaş uçaklarını 'taciz' etmekle suçluyor. Yunanistan, iddiaları reddederken Türk uçaklarının bildirim yapmadıklarını ve hava sahasını ihlal ettiği suçlamasını yöneltiyor
3 Yorum
Yorum bırakın