- Yazar: Admin
- 31-05-2024
Yükleniyor
Yükleniyor
Gelecek Partisi lideri Davutoğlu, "Demokratik Geleceğimizin İnşası: Kürt Meselesi" çalıştayı açılışında yaptığı konuşmasında "Hepimiz aynı nehir yatağında akıyoruz. O nehir yataklarını birileri farklı kollara ayırmaya çalışsa da o dere yatağını bulur" ifadelerini kullandı. Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, "Demokratik Geleceğimizin İnşası: Kürt Meselesi" çalıştayı açılışında konuşma yaptı. Davutoğlu konuşmasında partisinin Türkiye'deki bütün etnik toplulukları bünyesinde barındırdığını belirterek "Hepimiz aynı nehir yatağında akıyoruz. O nehir yataklarını birileri farklı kollara ayırmaya çalışsa da o dere yatağını bulur" dedi. Davutoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle; "YENİ SORGULAMALARLA YENİ MEYDAN OKUMALARLA KARŞI KARŞIYAYIZ" "Bugün Diyarbakır'da hepimizi ilgilendiren bir meseleyi görüşmek için bir aradayız. Bugün Ergani'da bizi büyük bir coşkuyla karşılayan Diyarbakırlılara teşekkürü bir borç biliyorum. Dünya büyük bir değişim süreci içerisinde. Modernleşme sonrasında küreselleşmenin bütün toplumları derinden sarstığı yeniden yapılandırdığı teknolojik gelişmelerle toplumların, ülkelerin kendilerini yeni sorgulamalarla yeni meydan okumalarla karşı karşıya bıraktığı önemli bir sürecin eşiğindeyiz. Arap baharından sonra sarsılan devlet yapıları etrafımızda son olarak Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte meselenin sadece Ortadoğu'ya has değil Avrupa'ya has bir mesele olduğunu ortaya koydu. Soğuk savaş sonrası yapılanma hiçbir zaman istikrar bulmamıştı, arka arkaya gelen depremler jeopolitik, güvenlik, ekonomik alandaki bütün yapıları sarsıyor. Devletler kendilerini yeniden yapılandırma ihtiyacı içerisindeler." "ÖN YARGILARI AŞAMAYAN TOPLUMLAR ÖNÜMÜZDEKİ YÜZYILA ÇOK DAHA ÇETİN ŞARTLARDA GİRECEK" "1989'da ilan edilen tarihin sonu tezinin aslında ne kadar tarih bağlamında temelsiz bir tez olduğu her gün tekrar tekrar test ediliyor. Tarih hızlı bir ivmeyle akıyor ve bu tarih akış içerisinde kendisini doğru zamanda doğru şekilde yapılandıran ülkeler, toplumlar geleceğe ümitle bakacak şekilde hazırlıklı girecekken geçmiş korkulara, dürtülere, psikolojilere modernleşme sürecinde yaşanan gerilimlere dayalı ön yargıları aşamayan toplumlar önümüzdeki yüzyıla çok daha çetin şartlarda girecekler. Tam da böylesine yoğun bir küreselleşme ile birlikte yoğun bir değişim yaşandığı bir dönemde cumhuriyetin 100. yılına gidiyoruz. Aslında 100 yıllık bir muhasebenin soğukkanlı bir şekilde yapılmasının eşiğindeyiz. Bazı meydan okumalar, bazı zorluklar aynı zamanda imkanları da beraberinde getirir. Normal şartlarda konuşulamayacak konular kritik eşiklerde daha konuşulur bir hale gelebiliyor. Gelecek sene Türkiye için son derece tarihi anlamda kritik bir dönem olacak. Seçimin ne zaman yapılacağını bilmiyoruz. Her ne kadar iktidar gelecek seneyi gösteriyorsa da hep zikrettiğim husus Türkiye'de biz 2 şeyden emin olamayız; bir, ecelin ne zaman geleceğinden. İki ise seçimin ne zaman geleceğinden. Toplum bir taraftan seçim telaşına girerken diğer tarafta hepimizi ilgilendiren konularda seçim telaşından bağımsız bir şekilde önümüzdeki bir yüzyılı tekrar inşa edecek bir çaba içerisinde olmamız lazım." "HEPİMİZ AYNI NEHİR YATAĞINDA AKIYORUZ" "Gelecek Partisi'ni kurarken yüzyıl boyu süregelen ve artık kronikleştiği bilinen sorunları da yüzleşmeden korkmadan her türlü fikre açık bir şekilde bir ilke benimsedik. Gelecek Partisi kurucularının yapısı ile Türkiye'deki bütün etnik mezhebi dini toplulukları bünyesinde barındırdı. Uzun bir hazırlık dönemi yaşadık. Türkiye'de son 2 yüzyıllık ideolojik ve siyasi trendlerin hemen hemen bütün temsilcilerinin olduğu bir siyasi yapı oluşturduk. Niyetimiz Türkiye'de hiç kimseyi dışlamadan kapsamcı bir demokrasi insan hak ve özgürlüklerinde bir yapı inşa etmek. Kuruluşumuzun öncesinde girmiş olduğumuz kampta Türkiye'nin bütün sorunlarını tartıştık. Kurucularımız arasında 12 Eylül'ün solcu olarak hapishanede yatmış olanları da vardı, sağcı olarak yatmış olanları da. Türkler de vardı Kürtler de. Aleviler de vardı sünniler de. Müslümanlar da vardı Hristiyan, Ermeni, Süryani kurucularımız da. Daha önce birbirleriyle yüzleşmemiş olan arkadaşların samimi bir şekilde bir araya gelişleri ve 2-3 gün sonra birbirlerini anlayışlarındaki değişim bana şunu gösterdi. Aslında hepimiz aynı nehir yatağında akıyoruz. O nehir yataklarını birileri farklı kollara ayırmaya çalışsa da o dere yatağını buluyor zamanla. Geçmişte de çok ciddi meydan okumalar yapıldı. Modernleşme sürecini daha tamamlayamadan bir ülke küreselleşmenin bütün meydan okumalarıyla karşı karşıya kaldı. İşte bu bağlamda biz Türkiye'nin bütün meselelerini açık bir şekilde konuşurken Kürt meselesini de kendi aramızda tartışmıştık. Anadilde eğitim hakkı belki de ilk kez bizim partimizde açık bir şekilde yazıldı. Yerel yönetimler de demokratik haklar konusunda kayyum atanmasına karşı da çok açık bir tavır ortaya koyduk. Bir, Türkiye'nin bütün demokratikleşme sorunlarını bünyesinde taşıyan genel demokratikleşme problemlerimiz var. Bir de Kürt vatandaşlarımıza has sorunlar. Üçüncü de sınır ötesinde soydaşlarımız var. Onlarla ilgili meselelerimiz var. Biz bir Türkiye partisiyiz. "
3 Yorum
Yorum bırakın